Aralık 13, 2011

İSLAM VE İNSAN HAKLARI BEYANNAMESİ


İSLAM VE İNSAN HAKLARI BEYANNAMESİ

            Değerli müminler !
            İnsanoğlu var olduğundan günümüze,hür yaşamak için mücadele vermiş, bu uğurda savaşlar yapmış sonunda benliğini isbat etmiştir.
            İlk insan, ilk peygamber Hz.Adem’den Hz Muhammed’e kadar peygamberlerin her biri,insanlara insanca yaşamanın sırlarını anlatmışlar,karşılarında bencil nefisleri ve zalimleri bulmuşlardır.Çağlar boyu verilen mücadeleler sonunda insan merkezli örgütler insanın hakkı olduğunu tescil eden,”İnsan Hakları Beyannamesi”ni kabul etmişlerdir.
            Bilindiği gibi,insanlar bütün varlıklar gibi,Allah’ın isimlerinin tezahürü olarak yaratılmışlardır.Dolayısıyla onun her türlü hukuku da kendisi gibi saygındır.”Alemlere rahmet olarak gönderilen”Hz Peygamberin hayatında bunun yansımalarını görmek mümkündür.
            İnsan hakları dünya gündemine İkinci Dünya Savaşı sonrası gelerek Birleşmiş Milletler tarafından 1948 yılında kabul edilmişlerdir.Teorikte kabul gören bu haklar, aradan geçen yıllara rağmen neyazıkki uygulamada görülmemektedir.
            Hıristiyan batı dünyasının öncülüğünde kabul edilen insan hakları,genelde kendi dindaş ve vatandaşları için geçerlidir.Yıllardan beri Filistin’de müslümanların acısını duymayan,Irak’ta petrol uğruna binlerce insanı katleden  insan hakları havarileri,çevrecilik ve insancıllık adı altında hayvanların korunmasının,yeşilin tabiatın kirlenmemesinin mücadelesini vermektedirler.Özetle insan hakları yalnızca  hıristiyan ve yahudiler için geçerliliğini korurken,müslümanlar için bu hak fiilen yok sayılmaktadır.Oysaki kabul edilen beyannameye göre dünya devletleri,insanların yaşama,fikir,inanç hürriyetlerine saygı duyacaklarına,ırk ayrımı yapmayacaklarına,kadın ve erkek farkı gözetmeyeceklerine imza koymuşlardır.20.asırda dünya kamuoyunun kabul ettiği söz konusu hakları islamın yüce peygamberi Hz Muhammed (a.s) veda hutbesinde şöyle açıklıyordu:
            “Ey insanlar !Bugünleriniz nasıl mukaddes bir gün ise,bu aylarınız nasıl mukaddes bir ay ise,bu şehriniz Mekke nasıl mübarek bir şehir ise,canlarınız mallarınız,namuslarınız da öyle mukaddestir.Her türlü tecavüzden korunmuştur.Bunlara her türlü tecavüz haramdır.”
            Ashabım !
            Kimin yanında bir emanet varsa onu sahibine versin.Faizin her çeşidi kaldırılmışdır.Ayağımın altındadır.Fakat borcunuzun aslını vermek gerekir.Ne zulmediniz ne de zulme uğrayınız…
            Ashabım !
            Cahilliye devrinde güdülen kan davaları da tamamen kaldırılmıştır.Kaldırdığım ilk kan davası Abdülmüttalibin torunu Rebia’nın kan davasıdır.
            Ey insanlar !
            Bugün şeytan sizin şu toprakalrınızda yeniden tesir ve hakimiyet kurma gücünü ebedi olarak kaybetmiştir.Fakat siz bu kaldırdığım şeyler dışında,küçük gördüğünüz işlerde ona uyarsanız,bu da onu memnun edecektir.Dinimizi korumak için bunlardan da sakınınız.
            Ey insanlar !
            Kadınların haklarını gözetmenizi ve bu hususta Allah’tan korkmanızı tavsiye ederim.Siz kadınları,Allah’ın emaneti olarak aldınız…Sizin kadınlar üzerinde hakkınız,onların da sizin üzerinizde hakları vardır…

            Ey müminler !
            Size bir emanet bırakıyorum ki,O’na sıkı sarıldıkça yolunuzu asla şaşırmazsınız.O emanet Allah’ın kitabı Kuran’dır.
            Ashabım !
            Kendinize de zulmetmeyiniz.Kendinizin de üzerinizde hakkı vardır.
            Ey insanlar !
            Rabbiniz birdir.Babanız da birdir.Hepiniz Adem’in çocuklarısınız.Adem ise topraktandır.Allah yanında en kıymetli olanınız,O’ndan en çok korkanınızdır.Arabın arap olmayana takvadan başka bir üstünlüğü yoktur.”[1]
            Sevgili kardeşlerim !
            İnsanlığın teori ve pratikte büyük ilerlemeler katettiği hemen hemen herkes tarafından bilinmektedir.Elde edilen baş döndürücü gelişmelere rağmen,insanlığın henüz ulaşamadığı en güzel varlık,huzurdur.Her bir fert,korkusuz,gelecek kaygısı olmadan,yaşamayı özlemektedir.Ne batı dünyasında,ne de diğer bölgelerde Hz peygamberin sınırlarını veda hutbesinde çizdiği hedef yakalanamamıştır.Hala dünyada güvenlik için büyük paralar harcanmaktadır.İnsanlar geceleğin gezerken neolacak diye düşünmektedir.Nerde nezaman bir çılgınlık olacak diye kaygıyla yaşamaktadır.
            Asrı saadetteki mutlu dünyanın alt yapısını Kuran’ın şu ayetleri oluşturmuştur:”Ey inananlar ! Bir topluluk diğeriyle alay etmesin.Olur ki alay edilenler edenlerden daha hayırlıdır.” “Müminler kardeştir.İki kardeşin arasını bulunuz.” “Ey insanlar !Biz sizi bir erkek bir dişiden yarattık.Ve sizi şube ve kabilelere mensup kıldık ki,tanışasınız.”[2] İslam bu ilahi buyruklarla,sosyal açıdan farklı boyuttaki insanların kınanmasını ve etnik kayırmayı yasaklamıştır.Diğer taraftan inancından dolayı gözyaşı döken milyonlarca insanın sıkıntılarını çağlar öncesinde şöyle huzura kavuşturmuştur:”Dinde zorlama yoktur.Artık doğrulukla eğrilik birbirinden ayrılmıştır.”[3] Bu ayet gereğince hiç bir fert dini inancının gereğini yapmasından dolayı kınanamaz.
            Toplumun olmuş veya olabilecek problemlerine karşı da,çözüm yolu olarak yine Kuran şu güzel tavsiyeyi buyurmaktadır:”İyilik etmek,fenalıktan sakınma hususunda,birbirinizle yarışın.Kötülük ve haddi aşmak üzerinde yardımlaşmayın.”[4]

            Nemutlu insana saygı ve sevgi duyabilenlere !


[1] Müsned;5/30
[2] Kuran;Hucurat:49/10-13
[3] Kuran;Bakara:2/256
[4] Kuran;Maide:5/2