Aralık 13, 2011

İSLAMA GÖRE SPOR


İSLAMA GÖRE SPOR
           
Muhterem Müminler !

            İnsan hem dünya hem ahiretini kazanmak için kısacık ömürle yaratılmıştır.Böylesine az bir zaman diliminde büyük işler yapabilmek çoğunlukla mümkün olmamaktadır.Vücudun ve bütün organların verimli çalışabilmesi için sağlığımıza önem verip,organlarımızı mümkün mertebe sağlıklı tutmaya çalışmalıyız.İlerleyen tıp bilimine göre,insanın her yaşta ve her zaman mutlaka sportif faaliyetlerde bulunması,sağlıklı bir vücud için koruyucu tedbirlerden biridir.Organların sabit ve hareketli kalması ise,bir çok hastalığa sebeb olmakta ve yaşlanma süreci hızlanmaktadır.Bu cümleden olarak,kilo problemleri ve birçok hastalık nüksetmektedir.

            İslam dini müntesiplerine dünya ve ahirette mutluluk reçeteleri sunan bir dindir.Bu gayeye yönelik olarak,müminlerin güçlü ve sağlıklı olmaları için meşru ölçüler dairesinde eğlenme ve sportif faaliyetlerde bulunmalarını tavsiye etmiştir.Fakat bu tavsiye,”Ömür sermayesi az lüzumlu işleri çok olan..”insan için zaman bakımından sınırlıdır.

            Mümin ekonomik ve diğer faaliyetlerini bitirip,ibadetlerini yaptıktan sonra kalan zamanlarda bedenini dinlendirici faaliyetlerde bulunmalıdır.Vucudu zinde tutacak en güzel faaliyet tarzı ise spor’dur.İslamın bütün emir ve nehiylerini hayatında uygulayan Hz.peygamber’in faliyetlerinde değişik spor dallarının yapıldığını görmek mümkündür.Bu spor alanlarını şöylece özetlemek mümkündür:

            Deve ve yarış atlarının çok olduğu mekke ve medine’de binicilik oldukça ilgi gören bir spor dalıydı.Sahabiler kendi aralarında at yarışları yapıyor,peygamberimizde onların yarışlarına iştirak ediyordu.Zaman zamanda at yarışlarında olayın ciddiyetini korumak gayesiyle birinciye ödüller veriliyordu.[1]

            Yine hadis kitaplarında Hz.peygamberin “Gadba”adında bir devesi olduğunu ve bu deveyle yarışmalara katılıp birinci olduğu rivayet olunmaktadır. Sözkonusu devenin zaman zaman birinci olamadığı da görüldüğünde Rasulullah’ın şöyle buyurduğu:”Dünyada yükselen her şeyi alçatmak Allah’ın kanunudur.”[2]anlatılmaktadır.Bu hadisi şerife göre hiç bir insan ve varlık herzaman iyi performans gösteremeyebilir.Her çıkışın bir inişi olması Allah’ın kanunlarındandır.

            Asr-ı saadet insanın sporlarından biri de maratonculuktu.Sahabiler arasında oldukça profosyonel olan Hz.Ali gibi koşucular da vardır.Diğer taraftan eşlerine zaman ayıran,onlara değer veren peygamberimiz Hz.Aişe validemizle beraber yürüyüşler yapar,onunla yarışırlardı.Bu konuyu anlatan Aişe validemiz:”Bir yolculukta Hz peygamberle yarıştım ve O’nu geçtim.Şişmanladığımda yaptığımız diğer bir yarışı ise,Hz peygamber kazandı.”[3]buyururlar.

            Güçlü ve kuvvetli olan peygamberimiz, güreş sporuna ilgi duyardı.Rükane isimli güreşciyle üç defa güreşen peygamberimiz her defasında O’nu mağlup etmişti.Mağlup olmasına rağmen peygamberimizle yaptığı müsabakalardan sonra Rükane müslüman olmuştur.[4]

            Ok atıcılığı bir spor olmanın yanında,aynı zamnda savaş hazırlığı ve askeri eğitime giden bir yoldu.Atıcılık oklarla yapıldığı gibi mızraklarla da yapılıyordu.Hz peygamber bu işlerle meşgul olan sahabileri şecaata getirir,onları bu konuda teşvik ederlerdi:”Atınız ben de sizinle beraberim buyururdu.Aynı gelenek raşit halifeler döneminde de devam etmiştir.Nitekim Hz.Ömer valilere gönderdiği genelgede,”Çocuklara ok atmayı,yüzmeyi ve ata binmeyi öğretin.”
diyordu.[5]
            Mekke’nin deniz kıyısına yakınlığı münasebetiyle müslümanlar arasında yüzme kültürü vardı.Aynı zamanda tüccar olan bu bölge halkı deniz kıyılarında bu sporla tanışabilmişlerdi.Kendisinin yüzme bilip bilmediği bilinmeyen Hz peygamber bu konuyla ilgili şöyle buyururlar:”Allah’ın anılmadığı her söz ve iş önemsiz bir oyun, değersiz bir eğlencedir.Ancak şu dört meşguliyet yararlıdır: Kişinin eşiyle birlikte olması,atını terbiye etmesi,iki hedef arasında antrenman yapması,yüzmeyi öğrenip öğretmesi”[6]

            Sevgili Müminler !

            Müslüman yaptığı her işi,Yaratan’ın rızasını kazanmak gayesiyle yapmalıdır.Temel düşünce islamın insana vermiş olduğu moral gücünü bütün insanlığa göstermektir.Bu konuyu her vesileyle müslümanlara gösteren Hz peygamber,Safa ile Merve arasında say yapılırken hervele (kısa adımlarala dik yürüyüş)yapılmasını öğütlemiş,bunu gören kafirler hayretler içinde kalmışlardı.Müminlerin her konuda güçlü olmalarını öğütleyen Hz peygamber:”Kuvvetli mümin zayıf müminden herzaman hayırlıdır.”[7] buyururlar.

            Mümin bedenen ve ruhen güçlü olma, gelecek nesillerin sağlıklı olabilmeleri için,zamanın bir kısmında spor yapmalıdır.Görüldüğü gibi,koşmak,yüzmek,güreş,at biniciliği,ok veya benzeri aletleri  atmak peygamberimizin sünnetlerindendir.İnsanlar spor yaparken,sportif faaliyetlere bilfiil katılım, ön planda tutulmalıdır.Günümüz insanının futbol kulüplerine taraftar olması spor değildir.Bu olsa olsa sosyal bir deşarzdır.Spor yaparken müstehcen ortamlardan uzak durulmalıdır.Herbir fert kendi cinsiyle spor yapmalıdır.

            Çağımızın bir propoganda aracı olan spor,islamın gücünü göstermek,inançsızlık içinde kıvranan insanlara dinimizi tebliğ etmek için bir araç olabilir.Tarihte dedelerimizin yaptığı gibi,milli ve manevi değerlerimizi,uluslararası salonlarda duyurmak için her zamankinden daha çok çalışmalıyız.Bizim güç ve kondisyonumuz,Hakk’ı tebliğe bir araç olmalıdır.

            Ne mutlu enerjisini  hak yolda     harcayabilenlere !


[1] Müsned,1/230
[2] Nesai,Sebak,70
[3] Ebu Davut,Cihad,15
[4] Tirmizi,Libas:42
[5] Buhari,Cihad:57
[6] Buhari,Cihad:50
[7] Müşkatül-Mesabih,hadis no:5298