Kasım 28, 2011

DANIŞMA VE CUMHURİYET

DANIŞMA VE CUMHURİYET

            Değerli müminler !
            Dünya hayatında insanları kullukla imtihana tabi tutan Allah,kendi hikmeti gereğince,insanları gerekli kabiliyet,fizik,akıl ve tecrübe bakımından birbirlerinden farklı yaratmıştır.Bir insan nekadar bilgili,tecrübeli,becerikli olursa olsun,her olay karşısında isabetli karar veremediği gibi,her meseleyi de bilmeyebilir.Cenab-ı Hakk’ın buyurduğu gibi “Her ilim sahibinin üstünde daha iyi bilen birisi vardır.”[1] Çünkü insan sınırlı ömrüyle,her meseleyi öğrenemediği gibi,her olayı da etraflıca bilmeyebilir.Bu durum karşısında başvurulucak çare,diğer insanların görüş ve bilgilerinden yararlanmaktır.Çünkü insan duygularının esaretinden,cehaletinin zararlarından ancak başkalarının yardımıyla kurtulabilir.Kendileri peygamber olmalarına rağmen Hz Muhammed (a.s)’a vahiy gelmediği hususlarda,mutlaka arkadaşlarıyla danışarak olayları çözümlerlerdi.Çok zeki ve fetanet sahibi bir peygamberin böyle bir tavır takınması tabiatıyla ümmetine örnek olmak içindi.Yoksa başkalarının görüşlerine ihtiyacı olduğundan dolayı değildi.O’nun bu yönünü anlatan Ebu Hureyre (r.a) şöyle der.”Rasulullah (a.s)ın arkadaşlarıyla istişare ettiğinden fazla kimsenin kimseyle istişare ettiğini görmedim.”[2] Yine Hz Ömer (r.a)’da “Peygamberimiz müslümanlarla ilgili problemleri istişare için bir çok geceler boyu,Ebu Bekir ile,bazan beni de aralarına alarak başbaşa kalırlardı.”[3] demektedir.Peygamberimiz de bu iki güzide insan için “Ebu Bekir ve Ömer benim nazarımda,bir baş için göz ve kulak gibidir.”[4] buyurmuşlardır.Peygamberimiz bu misalleriyle danıştığı insanların kendilerine rakip değil,ortak bir fikrin ortaya çıkmasında yardımcı olduklarına işaret buyuruyorlardı.
            Hyatını Kuran’ın dusturlarıyla süsleyen ve O’nun emirlerini her halükarda hayatında uygulayan peygamberimizn yanında Allah’ta şöyle buyurmaktadır:”İşlerinde müminlerle istişare et.(Onlara danıştıktan sonra) bir şeyi yapmaya karar verdin mi artık Allah’a güven.Gerçekten Allah kendisine bağlanıp güvenenleri sever.”[5] Bu ayetin yorumunu yapan müfessirler “Onlar kendi işlerine sahiptirler.Başkalarının esiri değildirler.Birbirleriyle parçalanan yardımlaşmayan da değildirler.Toplanıp tek vucut olmasını bilirler.”[6] Görüldüğü gibi ayet ve hadisler müslümanların bir ağacın dalları misali;çok dallı,çok yapraklı olsalarda,aynı gövdenin mensupları olduklarını açıklamaktadırlar.Birbirlerinin görüş ve kabiliyetlerini aynı potada kullanıp muazzam doğrulukta,eserler oluşturmalarına işaret buyurmaktadır.
            Değerli müminler !
            İstişare prensibi fertler için geçerli olduğu gibi,toplumlar için de geçerlidir.İstişareye dayalı sistemleri benimseyen millet ve devletler hemen her sahada başarılı olmaktadırlar.Ekonomik,siyasi,askeri ve diğer sahalarda güçlü devletlerin,bu gücünün altında yatan faktör,halklarının görüşlerine itibar etmeleridir.Kendi bildiklerini yapan halkı hiçe sayan,iyi danışmanları olmayan diktatörler ise,kendi halklarını fakirleştirip,zulüm altında inim inim inletmektedirler.Halkın çoğunluğunun ve müminlerin genelinin görüşlerinin güzel ve isabetli olacağını anlatan peygamberimiz şöyle buyururlar:”Müminlerin güzel gördüğü şeyler,Allah katında da güzeldir.”Böylece Allah’ın rızası ve peygamberin uygulamasının insanların çoğunluğunun görüşlerine itibar edilmesi yönünde olduğu görülmektedir.
            Hiç şüphesiz ki peygamberimizin,arkadaşlarının görüşlerine ihtiyacı yoktu.Fakat O,ümmetine danışma prensibini öğretmek istiyordu.Yükselmenin ve insanları huzurlu kılmanın bu yol olduğunu öğretmek istiyordu.Bu hususa işaret buyuran peygamberiz “Biliniz ki,Allah ve O’nun peygamberi istişareye muhtaç değildir.Fakat Allah istişareyi ümmetim için bir rahmet kıldı.Onlardan her kim istişarede bulunursa,doğruluktan ayrılmaz.Her kim de istişare etmez,kendi fikrini beğenirse hatadan kurtulmaz.”[7]
            Değerli müminler !
            Rasulullah’ın vefatından sonra O’nun eğitim ve öğretimiyle yetişmiş örnek nesil,her türlü işlerinin çözümünde danışma metodunu uyguluyorlardı. Nitekim O’ndan sonraki dört halife istişare sonucu cumhurun seçimiyle işbaşına gelmişlerdi.Farklı düşünceler mutlaka vardı.Fakat onlar çoğunluğun görüşüne itibar edilerek seçilmişlerdi.Böylece insanlığın ancak 20. asrın başlarında uygulayabildikleri,halkın iradesi metodunu,islam 15 asır önce uygulamış oluyordu.
            Müslümanların ilk emiri olan  Hz Ebubekir’in seçildikten sonraki ilk konuşması,halka önem vermesi bakımından oldukça önemlidir:”Ey insanlar ! En yeterliniz olmadığım halde başınıza geçmiş bulunuyorum.Görevimi iyi yaparsam bana yardımcı olunuz.Yanılırsam doğrultunuz.Doğruluk emanet,yalancılık ihanettir.İçinizdeki en zayıf kişi,hakkını alıncaya kadar bana göre en kuvvetlidir.En kuvvetliniz de,ondan başkasının hakkı alınıncaya kadar bana göre en zayıftır.”
            Nemutlu başkalarının görüşlerine değer verebilenlere !


[1] Kuran,Yusuf,12/76
[2] Tirmizi,Cihad:34
[3] Müstedrek,2:227
[4] Feyzü’l-Kadir;I:189
[5] Kuran,Ali İmran,3/159
[6] Yazır,Elmalılı Hamdi;Hak Dini Kuran Dili;6:4248
[7] Müslim,Salat:119