Kasım 28, 2011

DİN VE KALKINMA

DİN VE KALKINMA

            Değerli Müminler !
            Milletlerin millet olma vasfını sağlayan unsurların başında din gelir.Din nekadar güçlü olursa mili bünye de o kadar sağlam olacaktır.
            Türk milleti islam diniyle kaynaşmış ve türk denince müslüman olduğu kanaatı şuyu bulmuştur.Nitekim müslüman olmayan türklere türk denilmediği gibi,türk kökenli bulgar,macar ve finlerinde türklükle hiç bir alakaları kalmamıştır.
            Müslüman olmadan önce göçebe bir millet olan türkler,islamiyetle şereflendikten sonra medeniyetler kurmuşlar ve devlet anlayışına sahip olarak dünya çapında imparatorluklar inşa etmişlerdir.İslam, bu ırkın kaabiliyetini harekete geçiren bir unsur olmuştur.
            İslam sadece belirli kimselerin ne pahasına olursa olsun kalkınıp zengin olması veya belirli sınıfın hakimiyetine dayalı kalkınmayı asla tasvip etmez:”Servet sadece zenginler arasında dönüp dolaşan bir nimet olmayıp”(1)bütün insanlara yayıldığında,paylaşıldığında gerçek kalkınma olabilir.İslamın istediği de,topluca milletce kalkınmadır.
            Milli bünyeleri sağlam ve kuvvetli olmayan topluluklar,milletce kalkınma problemini başaramazlar.Topluca kalkınmanın gerçekleşmesi için milli bünyeyi teşkil eden ana unsurlar ve bunlarla ilgili pürüzlerin halledilmesi gerekir.Din ise milli bünyeyi kuran temel unsurların başında gelir.Yani dindar insanların toplumda çoğalması istikrarın olmasında önemli bir etkendir.İstikrarı yakalayan,ahlakı yücelen, milletler diğerlerine oranla daha hızla kalkınmaktadır.
                İnsanlık tarihine baktığımızda milletlerin yükselme devirleri inanç ve ahlakça zirvede oldukları dönemlere rastlamaktadır.Roma site sevgisini ve mertlik ahlakını devam ettirdiği sürece, dünyaya hakim olmuştu.İnanç ve ahlakını kaybedip milli ruh ve milli kültür yönünden dejenere olunca da, barbarların ayakları altında ezilmiştir.Aynı şekilde ilk islam mücahitleri,ayak bastıkları her yere iman ve ahlak götürmüşlerdi.Öyleki İran,Suriye,Kuzey Afrika,Anadolu’nun sakinlerinin her biri,ilimce müslümanardan daha üstünlerdi.Fakat bu bölgelerin halklarının dindarlığı gitmiş ahlakları da yozlaşmıştı.Mücahitler dindarlığı ve ahlaki güzellikleriyle bölge halkının sevgi ve takdirini toplamışlardı.Böylece dindar ve iç dinamikleri sağlam müslümanlar bu insanlara üstünlük sağlamışlardı.
            Sevgili Kardeşlerim !
            Türkler,Anadolu’ya 1071 Malazgirt zaferiyle girdiler.Zamanla bütün anadolu türk yurdu haline geldi.O günkü anadolu halkı rum ve ermenilerden oluşuyordu.Müslümanlar örnek davranış ve ahlaklarıyla bu insanlara şahsiyetlerini kabul ettirdiler.Toprağı,yolları,köy ve şehirleri ihmal etmediler.Yurdun her bir yeri;cami,kervansaray,han,hamam,çeşme,namazgah ve diğer imar faaliyetleriyle islamın mimarı ve güzellikleriyle şekillendi.Yoğun bir kültür ve eğitim hamlesi içinde hummalı bir medeniyet yarışına girdiler.İslamın ruhu sadece şehirlere değil gönüllere de böylece nakşolundu.(2)
            İberik yarım adası Tarık bin Ziyad’ın gemileri yakmasıyla müslümanlara
yurdoldu.Ebediyet özlemiyle yaşayan bu insanlar, zamanla dillere destan bir islam yurdunu buralarda kurdular.Krulan islam medeniyeti zamanla Avrupa’ya ışık saçıp rönesans ve reform hareketlerine öncülük yaptı.Neyazık ki, aynı ihlası ve dindarlığı koruyamayan bu mücahitlerin torunları 1492 yılında aynı topraklardan çıkmak zorunda kaldılar.
            Değerli Müminler !
            Yüce Allah Kuran-ı Kerim’de “O (peygamberlerin gönderildiği)ülkelerin halkı,inansalar ve günahlardan sakınsalardı,elbette onların üstüne gökten ve yerden nice bereket kapıları açardık.Fakat yalanladılar bizde ettikleri yüzünden onları yakalıyıverdik.”(3)buyururlar.Bu ayetten de anlaşıldığı gibi,inancı ve ahlakı sağlam insanlar hemen hemen her alanda yükseleceklerdir.Onlar sürekli yükselme ufkuyla yaşayacaklardır.Durağanlığın onları çürüteceğini,aktifliğin onları dirilticeğinin idrakı içindedirler.Onlar hz peygamber(a.s)’ın “iki günü birbirine eşit olan zarardadır.”(4)hadisi şerifi gereğince daima ilerleme ve yükselme idealiyle yaşarlar.”Kendileri ölse de nesilleri ve eserleri arkadan ölmeyecek böylece fani vucutları ve servetleri baki kalmaya devam edecektir.Onlar ben değil biz ruhuyla yaşayacak,vatan ve milletlerinin istikrarı ,refahı,saygınlığı ruhlarını zindeleştirecektir.Hal böyle olunca,dindarlık ve iyi bir müslümanlık milletimizin birlik ve düzenine katkıda bulunacak ve dindarlar bu ülkenin ve devletin teminatı olacaklardır.
            Ne mutlu islamı yaşantılarıyla bütünleştirebilenlere !Ne mutlu her iki dünyayı, paralel götürebilenlere !

            (1)Kuran,59/7
            (2)Işık,Emin;Devleti Kuran İrade,s.91.1980,ist.
            (3)Kuran,7/96
            (4)Keşfü’l-Hafa;2/233