DİN VE TOPLUM HAYATINDAKİ ÖNEMİ
Muhterem müminler!
Ruhumuzun en önemli gıdası ve yaşamasının ölümsüz kaynağı dini duygularımızdır.Dini inançlarımızla kollektif hayattan verim alabiliriz.Yaşa-dığımız insanlarla barışık olabiliriz.Din, toplumun üyeleri olan fertleri manen olgunlaştırmaktadır.Onlara sabır tavsiye ederek,üretim ve pazarlama faliyetlerinde,uzun vadeli istikrar programları yaptırmaktadır. Aşırı kırılmalar karşısında esneklik sağlamakta,böylece insanların manen yıkılmalarını önlemektedir.
Dindar insanı tanımlayan Allah şöyle buyurmaktadır:”Onlar,sarfettikleri zaman ne israf ederler ne cimrilik.İkisi arasında orta bir yol tutarlar.[1] Din sayesinde insan geleceğinden emin olabilmekte,böylece uzun vadeli düşünebilmektedir. Ümitsizlikten kurtulmakta, güven içerisinde yaşamaktadır. Bunun sonucu olarak günübirlik arzuları peşinden koşan insan yerine, ufuklar ötesi dünyalara namzet bir varlık haline gelmektedir.
Tevhid inancıyla insan yalnız Allah’a inanmaktadır.Bu inanç ve duyguyla, iç dünyasındaki çelişkilerden kurtulmakta, ruhu istikrara kavuşmaktadır.
Hayatın her problemi ve nimeti karşısında Allah merkezli değerlendirmeler yapabilmektedir.İslamın yüce peygamberi hz Muhammet (a.s) bu anlayış gereğince olayları genel olarak değerlendirebilmiş,her işte Rabbi’nin rızasıyla çalışmış ve kısacık zamanda büyük işleri başarabilmişlerdir.[2]
Dindar insan itaatkar insandır.İsyankarlık ruhu gelişmemiştir. Karmaşa onun dünyasında yoktur.”Ey insanlar!Allah’a itaat edin. Peygambere ve sizden buyruk sahibi olanlara itaat edin.Eğer bir şeyde çekişirseniz -Allah’a ve ahiret gününe inanmışsanız-onun çözümünü Allah’a ve peygambere bırakın.Bu, hayırlı ve sonuç itibariyle en güzeldir.[3] Ayetinin vermiş olduğu ilhamla,görevini hakkıyla yapmaya çalışır. Sorgulama elbette olacaktır.Ancak mümin insan , bulunduğu konumda bozgunculuk yapmayacaktır.Bütün fiillerinde olumlu hareket yapmayı kendisine ilke edinecektir.
İnsanın inandığı ve bağlandığı değerler sağlam olursa her işi de sağlam olacaktır.İnsanlar dışlarından değil içlerinden yönetilirler.Cezai müeyyidelerden korkarak suç işlemeyen kişi, fırsat buldukça eylemini gerçekleştirecektir.Öyleyse insanların kalbine manevi koruyucular yerleştirmek gerekmektedir.İşte bu da , ahirette hesaba çekilme korkusu, dolayısıyla iman esaslarına bağlanmakla gerçekleşmektedir.
Sevgili müminler!
En bilgininden en cahiline kadar insan,nereden gelip nereye gitiğini kendi kendine sormaktadır.Bu aradıklarını ne ilimde ne felsefede ikna edici delillerle bulamamaktadır.Böylece , dine inanan insan iman hakikatlarına gönül bağlayarak insanca yaşayabilmektedir.Dinsiz insan ise , fiziki duyguları ve bayağı zevkleriyle yaşama yolunu tutmaktadır.Bu yol ise insanlığı uçuruma sürüklemektedir.Neyazıkki insanların çoğunluğu “gün bu gün” anlayışıyla böyle bir hayatı benimsemiştir. Böyle bir hayat ise ,hapishaneleri ,meyhaneleri ve hastahaneleri fazlasıyla doldurmuş,insanlar insanlığından utanır hale gelmişlerdir.İnsan,kendi hakiki ihtiyaçlarına cevap vermekten aciz, içinde daima yabancı kalmaya mahkum olduğu,bir makinalar dünyası oluşturmuştur.[4]
Dinin sosyal bakımdan en önemli fonksiyonu bütün kainatı ve varlıkları yaratanın,yalnız Allah olduğudur.Böylece her bir ferd diğeriyle yaratan adına dostca geçinebilmektedir.O’nun koyduğu ortak ahlaki değerlerle,bir arada yaşayabilmektedirler.Eğer inancı insanlardan alırsanız,o zaman güçlülerin zayıfı ezdiği vahşi kanunlar,meteryalist düşünceler devreye girecektir.Diktatatörler kendi egolarını toplumda hakim kılacaklardır.İnsanları ezeceklerdir.
İnançsız diktatörler,mutlak olarak manevi değerlere düşmandırlar.Bunun nedeni müminlerin”Yalnız Allah’a kul olması ve yine yalnız Allah’dan yardım dilemeleridir.[5]kendilerini ilahlaştırmak isteyenlere ilk tepki inananlardan gelmektedir.Çünkü inananlar,dünyanın ve içindekilerin fani,yaratanın baki olduğuna inanmaktadırlar.
Hayatımızı manasızlıktan kurtarmak istiyorsak dindar olmalıyız.Allah için almalı,Allah için vermeli ve O’nun rızası için tüketmeliyiz.Toplumumuzda birliğimizin,dirliğimizin ana unsurunun din olduğunu unutmamalıyız.
Sözlerimi Mehmet Akif’in mısrasıyla bitiriyorum:”İhyayı dinle olur,bu milletin ihyası.”