Kasım 28, 2011

DİN VE TOPLUM HAYATINDAKİ ÖNEMİ-1


DİN VE TOPLUM HAYATINDAKİ ÖNEMİ
           
Muhterem   müminler!
           
Ruhumuzun  en  önemli  gıdası  ve  yaşamasının  ölümsüz  kaynağı  dini  duygularımızdır.Dini     inançlarımızla  kollektif  hayattan  verim  alabiliriz.Yaşa-dığımız    insanlarla  barışık  olabiliriz.Din,  toplumun  üyeleri  olan  fertleri  manen  olgunlaştırmaktadır.Onlara  sabır  tavsiye  ederek,üretim  ve  pazarlama  faliyetlerinde,uzun  vadeli  istikrar  programları  yaptırmaktadır. Aşırı  kırılmalar  karşısında  esneklik  sağlamakta,böylece  insanların manen yıkılmalarını önlemektedir. 
Dindar  insanı  tanımlayan  Allah  şöyle buyurmaktadır:”Onlar,sarfettikleri  zaman  ne  israf  ederler  ne  cimrilik.İkisi  arasında  orta  bir  yol tutarlar.[1] Din  sayesinde  insan  geleceğinden  emin  olabilmekte,böylece uzun vadeli düşünebilmektedir. Ümitsizlikten  kurtulmakta, güven  içerisinde yaşamaktadır.  Bunun  sonucu  olarak  günübirlik  arzuları  peşinden  koşan  insan  yerine, ufuklar  ötesi  dünyalara  namzet  bir  varlık  haline  gelmektedir.
           
Tevhid  inancıyla  insan  yalnız  Allah’a  inanmaktadır.Bu  inanç  ve  duyguyla, iç dünyasındaki çelişkilerden kurtulmakta, ruhu istikrara kavuşmaktadır.

Hayatın her problemi ve nimeti   karşısında  Allah  merkezli  değerlendirmeler yapabilmektedir.İslamın  yüce  peygamberi  hz  Muhammet  (a.s)  bu  anlayış gereğince  olayları  genel  olarak  değerlendirebilmiş,her  işte  Rabbi’nin  rızasıyla    çalışmış  ve  kısacık  zamanda büyük  işleri  başarabilmişlerdir.[2]             
           
Dindar insan itaatkar insandır.İsyankarlık  ruhu  gelişmemiştir. Karmaşa  onun  dünyasında  yoktur.”Ey  insanlar!Allah’a  itaat  edin. Peygambere  ve  sizden  buyruk  sahibi  olanlara  itaat  edin.Eğer  bir  şeyde  çekişirseniz -Allah’a ve  ahiret  gününe  inanmışsanız-onun  çözümünü  Allah’a ve  peygambere bırakın.Bu, hayırlı ve sonuç itibariyle en güzeldir.[3] Ayetinin  vermiş  olduğu  ilhamla,görevini  hakkıyla  yapmaya  çalışır. Sorgulama elbette  olacaktır.Ancak  mümin  insan , bulunduğu  konumda  bozgunculuk yapmayacaktır.Bütün  fiillerinde  olumlu  hareket  yapmayı  kendisine  ilke edinecektir.

İnsanın  inandığı  ve  bağlandığı  değerler  sağlam  olursa  her  işi  de sağlam  olacaktır.İnsanlar  dışlarından  değil  içlerinden  yönetilirler.Cezai müeyyidelerden  korkarak  suç  işlemeyen  kişi, fırsat  buldukça      eylemini gerçekleştirecektir.Öyleyse  insanların  kalbine manevi  koruyucular    yerleştirmek  gerekmektedir.İşte  bu  da , ahirette  hesaba  çekilme  korkusu, dolayısıyla  iman  esaslarına  bağlanmakla  gerçekleşmektedir.

Sevgili  müminler!

En  bilgininden  en  cahiline  kadar  insan,nereden  gelip  nereye  gitiğini kendi  kendine  sormaktadır.Bu  aradıklarını  ne  ilimde  ne  felsefede  ikna  edici  delillerle  bulamamaktadır.Böylece , dine  inanan  insan  iman  hakikatlarına gönül  bağlayarak  insanca  yaşayabilmektedir.Dinsiz  insan  ise , fiziki duyguları ve  bayağı  zevkleriyle  yaşama  yolunu  tutmaktadır.Bu  yol  ise  insanlığı  uçuruma  sürüklemektedir.Neyazıkki   insanların  çoğunluğu “gün bu gün” anlayışıyla   böyle  bir  hayatı  benimsemiştir.  Böyle   bir hayat ise ,hapishaneleri ,meyhaneleri  ve hastahaneleri  fazlasıyla  doldurmuş,insanlar insanlığından  utanır hale gelmişlerdir.İnsan,kendi  hakiki  ihtiyaçlarına  cevap  vermekten  aciz, içinde  daima  yabancı  kalmaya  mahkum  olduğu,bir  makinalar  dünyası  oluşturmuştur.[4]
      Dinin  sosyal  bakımdan  en  önemli fonksiyonu    bütün kainatı     ve varlıkları  yaratanın,yalnız Allah olduğudur.Böylece her bir ferd diğeriyle yaratan adına  dostca  geçinebilmektedir.O’nun  koyduğu  ortak  ahlaki  değerlerle,bir  arada  yaşayabilmektedirler.Eğer  inancı  insanlardan  alırsanız,o  zaman  güçlülerin zayıfı  ezdiği  vahşi  kanunlar,meteryalist  düşünceler  devreye  girecektir.Diktatatörler  kendi  egolarını  toplumda  hakim  kılacaklardır.İnsanları  ezeceklerdir.
      İnançsız  diktatörler,mutlak  olarak  manevi  değerlere  düşmandırlar.Bunun   nedeni  müminlerin”Yalnız  Allah’a  kul  olması  ve  yine  yalnız  Allah’dan yardım  dilemeleridir.[5]kendilerini  ilahlaştırmak  isteyenlere  ilk tepki inananlardan  gelmektedir.Çünkü  inananlar,dünyanın  ve  içindekilerin fani,yaratanın baki  olduğuna  inanmaktadırlar.
      Hayatımızı  manasızlıktan  kurtarmak  istiyorsak  dindar  olmalıyız.Allah için  almalı,Allah  için  vermeli  ve  O’nun  rızası  için  tüketmeliyiz.Toplumumuzda  birliğimizin,dirliğimizin  ana  unsurunun  din  olduğunu  unutmamalıyız.
      Sözlerimi  Mehmet  Akif’in  mısrasıyla  bitiriyorum:”İhyayı  dinle  olur,bu milletin  ihyası.”
           


[1] Kur’an 25/67.
[2] Emin Işık, Devleti Kuran İrade, İstanbul 1980, s, 135.
[3] Kur’an, 4/59.
4 Ali Fuat Başgil;Din ve Laiklik;1979,İst.s:77
5 Kuran;1/4-5