FAİZ
Muhterem Müminler!
Tarih
boyunca,insanların geçirdiği ekonomik gelişmenin her safhasında
bir değişim aracı olan para,hep olagelmiştir.Para ilk dönemlerde
belirli metallerle (özellikle altınla) basılıp
kullanılırken,zamanla sermayenin gelişip büyümesiyle banknotlar
oluşmuş ve günümüzdeki haliyle kağıttan da basılıp
kullanılır hale gelmiştir.Son yıllarda oluşan baş döndürücü
ekonomik gelişmelerle, kredi kartları, olmayanı harcama durumunu
doğurmuş ve insanlar değişim aracı olarak artık kredi karlarını
da kullanır hale gelmişlerdir.
İlk çağlardan beri
para kullanımından doğan zorlukları bertaraf edebilmek gayesiyle
paraya fazlalık verilmiş ve buna da faiz denilmiştir.Faiz bir
başka ifadeyle,borç verilen veya kullanılan paranın fazla olarak
ödenilmesidir.Bu durum zamanla olabildiği gibi (aylık,yıllık
v.s.),mallar arasında da olabilmektedir.
İslam her türlü
servetin atıl bırakılmamasını,üretimden alıkonulmamasını
isteyerek faiz ortamının doğmasını engellemektedir.Her şeyden
önce yardımlaşmaya ve dayanışmaya dayalı bir toplum oluşturmak
isteyen islamın,faiz gibi bir yönüyle insanın yardımsever
duygularını körelten,bir yönüyle de ihtirası körükleyen bir
durumu kabul etmesi düşünülmez.1
Sevgili Müminler!
Dinimizin yasakladığı
faizi şöylece incelemek mümkündür:
Riban-nesie:Ödünç
olarak verilen paranın belirli bir zaman sonra fazla olarak geri
alınma işlemidir ki,ayetler de Yüce Allah şöyle buyurur: “Faiz
yiyenler, kendilerini şeytan çarpmış birer mecnundan başka bir
halde dirilmezler.Bu hal onların “Alım-satım tıpkı faiz
gibidir” demeleri yüzündendir.Halbuki Allah,alım-satımı
helal,faizi haram kılmıştır.Bundan sonra kime Rabb’inden öğüt
gelir,de faizden vazgeçerse geçmişte olan kendisinidir ve artık
onun işi Allah’a kalmıştır.Kim tekrar faize dönerse,işte
onlar cehennemliktir,orada devamlı kalırlar.”2
İslam öncesi Arap
Yarımadası’nda faiz son derece yaygındı.Yoksul kişilerin
faizsiz borç edinebilmeleri mümkün değildi.Zor durumda
kalanlar,borç süresi sonunda,borçlarından başka bir fazlalıkta
ödemek üzere borç alabiliyorlardı.Süresinde ödenmeyince faiz
katlanıyordu.Böylece parayı veren servetine servet katarken,alanda
çok zor durumda kalabiliyordu.Günümüzdeki ifadeyle birleşik faiz
uygulaması,tarihten günümüze birçok müteşebbisin üretim
ocaklarını söndürüyordu.Kuran-ı Kerim konuyla ilgili şöyle
buyurmaktadır:“Ey iman edenler!Katlanarak artan faizi yemeyiniz.”3
Değerli Kardeşlerim!
İslam servetin
belirli insanların elinde bulunmasını değil, herkesin yararına
sunulmasını öğütler.Bu gayeyle fakirlere sadaka,zekat ve değişik
yollarla gelir transferi yapmayı emreder.Böylece piyasa geniş halk
kesiminin paraya kavuşmasıyla canlanır.Paranın dönüşüm hızı
çoğalıp insanlar daha da zenginleşebilir.Kuran-ı Kerim’de bu
husus şöyle anlatılır:“İnsanların mallarında artış olması
için ödediğiniz faiz Allah katında artmaz.Allah’ın rızasını
dileyerek verdiğiniz zekata gelince,kat kat artıranlar o zekatı
verenlerin ta kendileridir.”4
Faiz,miktarı ödünç işleminin başında tespit edilmesi sebebiyle
her halükarda,ister alan ister veren olsun taraftarlardan mutlaka
birinin,önlenmesi mümkün olmayan bir haksızlığa uğramasına
sebep olur.Bu yönüyle faiz iki tarafı da kesen bazen bir tarafa
bazen öbür tarafa daha fazla zarar veren,fakat zararı hiçbir
zaman ortadan kaldırılamayan bir bıçak gibidir.5
Öyleyse zorda
kalana,hasta olana,ihtiyacı olana belirli ölçütleri göz önüne
alarak yardım edelim.Üretim için ortaya çıkanlara ortak olarak
tasarruflarımızı üretken hale getirelim.Paramızı asla atıl
bırakmayalım.
1
Tabakoğlu,Ahmet,İslam ve Ekonomik Hayat s.68 1987 ist.
2
Bakara,2/275
3
Bakara,2/278
4
Rum,30/39
5Özsoy,İsmail;Faiz
s.430,1994 İzmir .